Başka psikoloji

Corona Salgınında Ruh Sağlığımızı Koruma

EVDE KALAMAYANLAR İÇİN ÇÖZÜM DENEMELERİ-I

Covid-19 salgını çok hızlı bir şekilde gündemimize girdi ve neredeyse tamamen bu duruma odaklandık. Görünmez bir düşmandan kendini korumaya çalışmanın nasıl da zor olduğunu deneyimleyerek öğrenmek zorunda kaldık. “Evde kal” çağrısının her yerde dile getirildiği bugünlerde sağlık, gıda gibi devamlılığın kesilemeyeceği sektörlerde çalışmaya devam etmek zorunda olanların en ağır ruhsal yaraları alma riski taşıdığı aşikar. Bu çalışmada ve devamında bu dönemde evde kalamayanlar için yaşadıkları sorunlara ilişkin öneriler vermeye çalışacağım. İlerleyen zamanlarda bana iletilen, deneyimlediğim soru ve sorunlara çözüm denemelerine devam edeceğim.

Evdeki çocuklarla mesafe sorunu.

Dışarıda olmaya devam etmek zorunda olanlar için en büyük problemlerden birisi, evde birlikte yaşadığı insanlara, özellikle de çocuklarına zarar verme riskiyle yaşamak. 6 yaşından itibaren çocuklara evde temasın azaltılması gerekliliği çeşitli yöntemlerle anlatılabilir. Örneğin virüs tanıtılabilir, alınacak önlemlerin geçici olduğu anlatılabilir. Ancak 6 yaşından küçük çocukların bunun gerekliliğini anlaması ve kabul etmesi çok zor olacaktır. Onlar anne ve babaları tarafından uzaklaştırılma çabalarını terk edilme olarak yorumlamaya çok daha yatkındırlar. Bu nedenle özellikle bu yaş grubundaki çocuklar için fiziksel temasın yoksunluğunu en aza indirgeyecek oyunlar planlanabilir. Örneğin ayna oyunu, papağan oyunu, ayak ucu ile ebelemece, uzaktan kumandalı robot oyunu gibi. Tabii tüm bunları yapacak bir enerjiyi de bulabilmek ortaya çıkan diğer sorun olacak. Yoğun ve kaygılı bir çalışma temposu içinde bunları nasıl yapacağız diyorsanız, diğer başlığa geçelim.

Gündemi evde durdurmak sorunu.

Gündemin çok hareketli olduğu bir dönemden geçiyoruz, neredeyse dakika başı yeni bir haber geliyor ve daha önemlisi her an iyi bir haber alabilme arzusu ile haber kanallarından, gazetelerden kopamıyoruz. Ancak mesai bitiminde eve gidildiğinde haber kaynakları ile temas minimuma indirilmediğinde ihtiyacımız olan dinlenme durumuna asla geçemeyiz. Aynı zihinsel yoğunlukla uyuduğumuzda da sabaha kadar kalitesiz bir uyku uyumak muhtemeldir. Bu nedenle ne kadar merak edersek edelim, -haklı olarak- belirsizliği kontrol altına almaya ne kadar ihtiyaç duyarsak duyalım, haber akışına ara vermeyi alışkanlık haline getirmeliyiz. Çünkü karşı karşıya olduğumuz bu durum bir kaç gün ya da hafta için yaşayıp arkada bırakabileceğimiz türden bir durum değil. Belki aylarca bu salgınla mücadele ediyor olacağız, ve şimdiden yorulduk. Evde haber akışına ara vermeyi başardığımızda, birkaç saatliğine dahi olsa herşey normalmiş gibi hissedebilir ve hem kendi ihtiyaçlarımıza, hem de çocuklarımızın ihtiyaçlarına daha fazla enerji harcayabiliriz.

Tehlike-stres-tehlike kısır döngüsünü kırmak.

Herkesin deneyimlediği bir şeydir, gece kabus görürsünüz ve sabah bir uçukla uyanırsınız. Bunun nedeni, yıllar önce vücudunuza girip yerleşen ve ömrünüzün sonuna kadar sizi terketmeyen herpes labialis virüsüdür. Bu virüs vücudunuza yerleştikten sonra sürekli olarak bağışıklık sisteminiz tarafından baskılanır ve ne zaman bağışıklık sisteminiz zayıflarsa o zaman harekete geçer. Yani kabus gördüğünüzde bağışıklık sisteminiz zayıflar anlamına geliyor bu. Stresin sadece psikolojik rahatsızlıklara sebep olmadığını, özellikle bağışıklık ve sindirim sisteminde yaşanan sorunlarda önemli rol oynadığını uzun zamandır biliyoruz. İçinde bulunduğumuz koşullarda bu bir kısır döngü ortaya çıkarıyor demek ki. Ortaya büyük bir tehlike çıktı, ancak güçlü bir bağışıklık sistemi ile baş edebileceğimiz bir tehlike. Ancak korku ve panik halindeyiz, bağışıklık sistemimiz zayıflıyor. Bu da tehlikeyi bizim için daha büyük hale getiriyor. Kendinizi eve kapatabilecek kadar şanslı değilseniz, en az yüzünüzdeki maske ve cebinizdeki dezenfektan kadar ihtiyaç duyacağınız bazı psikolojik önlemler almanız gerekiyor demektir. Geçeceğini söyleyin. Salgının en önemli sorunu uzun bir zamana yayılması. Tehlikede olma duygusu uzadıkça çaresizlik ve karamsarlık da katlanarak artacaktır. Bu duygulara kapılmamak için mümkün olduğunca bu kriz durumunun geçeceğini ve yeniden güvende hissedeceğimiz günlerin geleceğini hatırlatmak gerekiyor. Elbette hiçbirimiz hangimizi neyin beklediğini tam olarak bilmiyoruz, özellikle risk altında çalışanlar için durum daha çok umutsuzluk yaratıyor. Lakin biz insan soyu olarak eninde sonunda bizi bekleyen son olan ölümü bildiğimiz halde hiç ölmeyecek gibi yaşayacak savunma mekanizmalarını yaratabilmiş bir türüz. Bugün de kendimize şunları söyleyebiliriz:

1. “Eğer tüm tedbirlerimi aldığım halde bu salgında öleceksem ya da yakınlarımı kaybedeceksem, şuan bundan daha fazlasını yapma şansım da yoksa, o halde belirsiz bir tarihte beni bekleyen ölüm için şimdiden yas tutmamın bir faydası olacak mı?
O gün geldiğinde kaybın sonucu olan tüm acı ve yas beni bekliyor olacak ve şimdiden bunu yaşamak o günkü hesaptan düşmeyecek! Bugün peşin peşin çektiğim acı ancak beni kaçınmak istediğim tehlikeye karşı daha korumasız yapacak.”

Duygularınızı kabul edin.

Birçok psikolojik bozukluk dış ve iç gerçekliğe bir tepki olarak ortaya çıkan duyguların kabul edilmemesi, yok sayılması nedeniyle ortaya çıkar. Korktuğunuzu, üzgün olduğunuzu inkar etmek sizi daha güçlü yapmaz. Aksine bu duyguları görmezden gelmeye çalışmak onların doğal boyutlarını aşarak tehlikeli hale gelmesine neden olur. Mevcut koşullarda korkmak, zayıf hissetmek, mutsuz hissetmek, öfkelenmek son derece olağandır ve bu duyguları hissettiğiniz için önce siz kendinize anlayış göstermeli ve duygularınızı söylemelisiniz. Sadece söyleyin. Evet korkuyorum!

Rahatlatıcı ritüeller bulun

Size iyi geldiğini bildiğiniz bazı davranış alışkanlıklarınız eskiden beri vardır. Bu sıcak bir duş almaktan, hayal kurmaya kadar sonsuz sayıda örneklendirilebilir. Balığa çıkmak gibi günün koşullarına çok da uymayacak etkinlikleri yapamayacaksanız da birkaç dakikalık molalara sadık kalmaya çalışın. Sonraki günün gücünü o dakikalarda sağlayabilmeniz mümkün. Diğerlerine yardım edin. Özellikle grup terapileri ile ilgili yapılan bir çok araştırma, başkalarına yardım etmenin kişi üzerinde iyileştirici gücü olduğunu göstermektedir. Bugün zaten dışarıdaysanız, muhtemelen yaptığınız iş günlük hayatın devamı için elzem önem taşıyordur. Her ne kadar ekonomik, sosyal ve güvenlik alanlarında size karşı adil olunmadığını hissediyorsanız da -bunu yaygın olarak hissedilen bir durum olduğu için özellikle belirtme ihtiyacı duyuyorum- eninde sonunda yaptığınız şey insanlık için büyük önem taşıyor. Her bireyin gücü, yetenekleri doğrultusunda diğerleri için yapabileceği bir şeyler mutlaka vardır. Ve iyileştirirken iyileşmenin muazzam tatmini sizi bu zor günlerde ayakta tutabilir.

Coronavirüs salgını ile kaynaklı sorunlarınız da, baş etmekte güçlük çekiyor veya sorularınız varsa, aşağıda formu doldurarak iletişime geçebilirsiniz. Mümkün olan en kısa zamanda size dönüş yapmaya çalışacağım.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top